Canlı Vericili Böbrek Nakilleri: Fedakârlık ve Hayat Kurtarma

Türkiye'de canlı vericilerden yapılan böbrek ve karaciğer nakilleri oranının Batı ülkelerine kıyasla oldukça yüksek olduğu belirtilirken, bu durumun aile içi bağların güçlü oluşu ve sevdikleri için gösterilen fedakârlığın bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Prof. Dr. Alp Gürkan'ın açıklamaları, nakil süreçlerinin hem verici hem de cerrahlar için stresli ve büyük özveri gerektiren bir süreç olduğuna dikkat çekiyor.

Haber Giriş Tarihi: 07.11.2023 20:07
Haber Güncellenme Tarihi: 07.11.2023 20:07

Türkiye’de organ nakli süreçlerinin dinamikleri, Batı ülkelerine nazaran farklı bir tablo çiziyor. Prof. Dr. Alp Gürkan, ülkemizde organ nakilleri alanında dikkate değer bir fedakârlık ve özverinin altını çiziyor. Böbrek nakilleri, bu anlamda önemli bir odak noktasını oluşturuyor. 2022 yılında gerçekleştirilen 3 bin 621 böbrek naklinin %92’si canlı vericilerden sağlanmış. Benzer şekilde, 1.610 karaciğer naklinin %91'i de yine canlı vericiler sayesinde mümkün kılınmış.

Gürkan, canlı vericili nakillerin psikolojik ve fizyolojik olarak büyük bir fedakârlık gerektirdiğine vurgu yapıyor. Her ne kadar vericiler için tek böbrekle yaşamanın bilimsel olarak bir sakıncası bulunmasa da, sürecin hem verici hem de cerrahi ekip için stresli olduğunu belirtiyor. Canlı vericiler, aile bağlarının kuvvetliliği ve sevdiklerine olan derin sevgi sayesinde bu zorlu süreçte önemli bir rol oynuyor.

Gürkan'a göre, beyin ölümü gerçekleşen hastalardan organ bağışı, canlı vericilere göre cerrahlar için daha az stresli bir işlem. Ancak ülkemizde organ bağışı konusunda henüz yeterli bilincin ve altyapının oluşmadığını, bunun canlı verici sayısının yüksekliğine yol açtığını ifade ediyor. Organ bağışı hakkında daha fazla farkındalık yaratılması ve toplumsal bilincin artırılması gerektiğinin altını çiziyor.

Bu bağlamda, ülkemizde organ bağışının ve naklinin önündeki engellerin kaldırılması, bu konuda yapılacak bilimsel çalışmalar ve kampanyalar büyük önem taşıyor. Canlı vericilerin gösterdiği özverinin yanı sıra, beyin ölümü sonrası organ bağışının teşvik edilmesi ve kolaylaştırılması, organ nakilleri sayısını artıracak ve daha fazla hayatın kurtarılmasına olanak sağlayacaktır.

Prof. Dr. Alp Gürkan, organ bağışı ve nakil işlemleri konusunda detaylı verileri de paylaşarak, toplumu bu hayati meselede bilinçlendirmeye ve daha fazla insanın hayatını kurtarabilmek için canlı vericili nakillerin yanı sıra beyin ölümü sonrası bağışların da önemini vurgulamaya devam ediyor. Her bir verici ve bağışçının, organ nakli bekleyen birçok insan için umut olduğunu ve bu yoldaki her türlü destek ve katkının, toplumsal dayanışmanın ve sevginin en güçlü ifadelerinden biri olduğunu belirtiyor.

Türkiye, organ bağışı ve nakli konusunda çarpıcı bir tabloyla karşı karşıya. Yılda ortalama 5 bin organ nakli gerçekleşirken, organ eksikliği nedeniyle 7 ila 8 bin insanımızın hayatını kaybettiği bilgisi, Prof. Dr. Alp Gürkan tarafından paylaşıldı. Ülkemizde beyin ölümü sonrası bağışlanan organ sayısının yetersizliği, bu dramatik kaybın altında yatan en önemli faktörlerden biri olarak gösteriliyor. Gürkan'ın işaret ettiği bu durum, organ bağışının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Prof. Dr. Gürkan, mevcut organ bağışı oranlarının Batı ülkeleriyle kıyaslandığında düşük kaldığını, Avrupa Birliği ülkelerinde milyon nüfus başına 25 olan bağış oranının, ülkemizde sadece 4.5'e ulaştığını ifade ediyor. Sağlık Bakanlığı ve ilgili tüm kurumların, bu oranı yükseltmek için yoğun çaba sarf etmeleri gerektiğini belirtiyor.

Ülkenin doğu ve kırsal bölgelerinde hasta yakınlarından çekinen hekimlerin, tanı koymakta güçlük çektiğini belirten Gürkan, aile onayının alınmasının en kolay çözülebilecek adım olduğunu vurguluyor. Aile içinde organ bağışı hakkında konuşulmaması ve kararların ifade edilmemesinin asıl problem olduğuna dikkat çekiyor. 2022'deki 2 bine yakın beyin ölümü bildirimine karşılık, yalnızca 289 aile bağışa onay vermiş. Bu, 'lik bir orana tekabül ederken, Batı ülkelerindeki %60'lık oranla kıyaslandığında oldukça düşük kalıyor.

Prof. Dr. Gürkan, ölen kişinin yaşarken bu konu üzerine düşünmemiş olmasını ve ailesiyle paylaşmamış olmasını organ nakli koordinatörlerinin karşılaştığı en büyük problem olarak nitelendiriyor. Diyanet İşleri Başkanlığının konuyla ilgili olumlu fetvaları olduğunu hatırlatarak, organ bağışı ve beyin ölümünün halka daha iyi anlatılmasının, bu verici oranını artıracağının altını çiziyor. Organ bağışının toplumsal gündemde sürekli yer alması ve aile içinde konuşulmasının sağlanması gerektiğini vurguluyor.

Organ bağışı konusunda daha geniş kapsamlı ve detaylı verilerin toplanması ve işlenmesi, bu alandaki bilinç düzeyini artırmanın ve organ bağışı oranlarını yükseltmenin kilit faktörlerinden biri olabilir. Fedakârlık, aile onayı, ve toplumsal farkındalık bu konudaki önemli temalardır ve organ bağışının teşvik edilmesine yönelik stratejilerin merkezinde yer almalıdır. Bu kapsamda, medya kuruluşlarının ve sağlık profesyonellerinin rolü büyük. İletişim stratejileri, organ bağışının hayat kurtarıcı önemini vurgulayacak ve aynı zamanda toplumdaki yanlış inançları ve ön yargıları yıkacak şekilde tasarlanmalıdır.

Toplumumuzda birçok insan, sevdiklerini kaybetmenin eşiğinde beklerken, onların yaşama tutunmalarını sağlayacak organ bağışı konusunda yeterli bilgiye sahip değil. Bu nedenle, özellikle eğitim ve bilinçlendirme programları, organ bağışının önemini anlatan kampanyalar büyük önem taşıyor. İnsanlara, beyin ölümü gerçekleşmiş bir yakınlarının organlarını bağışlayarak, birçok insanın hayatını kurtarabilecekleri anlatılmalıdır.

Organ bağışı ve nakli konusunda yapılan bilimsel çalışmalar da bu süreçte büyük rol oynuyor. Yeni teknolojiler ve tıbbi prosedürler, organ bağışının daha etkin ve güvenli hale getirilmesini sağlarken, potansiyel donörlerin ve ailelerinin karşılaşabileceği riskler azaltılıyor. Bununla birlikte, donör ve alıcı arasında uyumun sağlanması, nakil sonrası bakım ve tedavilerin sürekli gelişimi, bu alanda umut verici gelişmeler olarak öne çıkıyor.

Toplumsal duyarlılık ve bilinç düzeyinin artırılması, organ bağışı oranlarını yükseltmek için atılması gereken adımlar arasında belirgin bir yer tutuyor. Her bir bireyin, kendisi veya sevdikleri için bir gün organ bağışının önemiyle yüzleşebileceği gerçeği, konunun sürekli gündemde tutulmasını gerektiriyor. Organ bağışı konusunda atılacak her adım, yılda binlerce kişinin hayatını kaybetmesini önlemede büyük bir fark yaratabilir.

Fedakârlık ve dayanışma ruhu, organ bağışı konusunda toplumun her kesiminden destek beklenen bir tutum olarak öne çıkarken, hayat kurtarmanın ve umudu paylaşmanın ne kadar değerli olduğunu her fırsatta anımsatmalıyız. Organ bağışının artırılması konusunda birlikte atılacak her adım, belki de yarın bir hayatın devam etmesini sağlayacak en büyük umut ışığı olabilir.