Bazen bir şeyin anlamını biliriz de sorulduğu zaman açıklamakta zorlanırız. Tıpkı cemre gibi… Sözlükler en çok böylesi durumlar içindir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü, cemre için “Şubat ayında birer hafta arayla havada, suda ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi” der. Ancak her tanım biraz eksiktir ve biraz da tahrifat içerir. Biz yine de sözlük tanımından yola çıkalım.
İlk cemre 20 Şubat’ta havaya düşer, ikincisi 27 Şubat’ta suya, sonuncusu ise 6 Mart’ta (artık yıllarda 5 Mart’ta) toprağa düşer. “Düşer” diyoruz ama gören yoktur, düşen bir şey de yoktur aslında. Bu bir inanıştır ama sanıldığı gibi boş ve anlamsız bir inanış değildir. Arkasında insanlık tarihinin tecrübeleri ve gözlemleri vardır. Nasıl mı?
İstatistiki verilere göre, cemrenin düştüğüne inanılan günlerde hava sıcaklığının mevsim normallerinin üstüne çıktığı görülmüştür. Üstelik cemreler arasındaki günlerde sıcaklık dalgalanmaları yaşanır. Günlük konuşmalarımızda sıkça geçen “Cemre düştü ama hava daha da soğudu” yargısı da -%84 ihtimalle- bu yüzden doğrudur.
Cemrenin tarihi, sosyolojik ve felsefi boyutları vardır. “Cemre” kelimesi Arapçada ateşli kömür parçası, yani kor anlamına gelir. Havayı ısıtan da zaten bu ateştir. Cemrelerin düştüğü yerleri sıraladığımızda, ateş, hava, su ve toprak dörtlüsünü elde ederiz. Felsefede bu dörtlüye “anâsır-ı erbaa” yani dört unsur denir. Bazı filozoflara göre kâinattaki her şey bu dört unsurdan türemiştir.
Yunus Emre bu düşünceyi şiirlerinde şöyle anlatır:
“Ateş, su, toprak ve yele söyledi.
Getirdi toprağı çekip besmele,
Kendi de hazırdı orda heybetle.
Toprakla sudan yaratıp bir cisim,
Verdi bu cisme Âdem diye isim!”
Bu felsefi düşünce, İslam dünyasına Türkistanlı Farabi ile girmiştir. Farabi, Aristoteles’in görüşlerini savunduğu için “muallim-i sani” yani ikinci öğretmen olarak anılmıştır. Cemrenin metafizik yorumları, aslında materyalizmin de çıkış noktasıdır. Antik Yunan’da Empedokles, maddenin dört temel unsurdan (ateş, hava, su, toprak) türediğini ileri sürmüştür. Bu düşünce insanlığı atom fikrine kadar götürmüştür.
Cemrenin Ruhsal ve Psikolojik Etkisi
Cemre, sadece doğanın fiziksel uyanışı değil, insan ruhunun da kış uykusundan uyanışı olarak görülebilir. Baharın gelişiyle doğada meydana gelen değişimler, insan psikolojisini de etkiler. Kış aylarının kasveti, durağanlığı ve soğukluğu, insan ruhunda bir içe kapanıklık yaratırken, cemrenin düşmesiyle birlikte bu ruh halinin yerini hareket, coşku ve yenilenme alır.
İlk cemre düştüğünde umut kıpırdanmaya başlar. Artık karlar eriyecek, güneş kendini daha çok gösterecek ve toprak tekrar canlanacaktır. Cemrenin ikinci evresinde suya düşmesi, içsel arınmayı, ruhun berraklaşmasını simgeler. Son cemre ise toprağa düşerek, insanın yeniden doğayla bütünleşmesini ve hayatın döngüsüne katılmasını hatırlatır.
Psikolojide mevsim değişikliklerinin insan üzerindeki etkisi uzun yıllardır incelenmektedir. Baharın yaklaşmasıyla birlikte insanların ruh halinde belirgin bir iyileşme gözlemlenmiştir. Günlerin uzaması, güneş ışığının artması ve hava sıcaklığının yükselmesi, vücuttaki serotonin ve dopamin seviyelerini artırarak mutluluk hissini pekiştirir. Cemre, bu psikolojik sürecin halk bilgisine dönüşmüş en eski anlatılarından biridir.
Cemrenin Mitolojideki Yansımaları
Doğanın canlanışıyla ilişkilendirilen cemre, birçok mitolojik anlatının da temelini oluşturur. Türk ve Altay mitolojilerinde baharın gelişi kutsal bir olay olarak kabul edilir. Nevruz, Hıdırellez gibi baharı müjdeleyen günler, cemrenin doğadaki etkilerinin toplumsal karşılıklarıdır.
Orta Asya Türklerinde baharın gelişi, gökyüzünde iki büyük ilahın mücadelesiyle açıklanır. Soğuk ve karanlık kış ilahı, baharın gelişiyle birlikte geri çekilir ve güneşin gücünü simgeleyen sıcaklık ve bereket tanrıları dünyaya hâkim olmaya başlar. Cemre, bu dönüşümün doğadaki ilk işareti olarak kabul edilir.
Yunan mitolojisinde ise baharın gelişi, bereket tanrıçası Demeter ile kızı Persephone’nin hikâyesi üzerinden anlatılır. Persephone, yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırıldığında, Demeter yeryüzünü terk eder ve doğa kuraklaşır. Ancak Persephone’nin yeryüzüne geri döndüğü gün, baharın başladığı gün olarak kabul edilir. Cemrenin düşmesiyle baharın gelişinin kutlanması, bu tür mitolojik anlatılarla paralellik gösterir.
Cemre ve Halk Takvimi
Halk kültüründe cemre, yalnızca hava sıcaklığındaki değişimi anlatan bir kavram değildir. Aynı zamanda tarımsal faaliyetler ve günlük yaşam için de bir kılavuz işlevi görür.
Eski Türkler, mevsimleri ve hava olaylarını gözlemleyerek halk takvimlerini oluşturmuşlardır. Cemre, bu takvimin önemli göstergelerinden biridir. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada, ilk cemrenin düşmesiyle birlikte hayvanların ahırlardan çıkarılması, ikinci cemreyle tarla işlerine başlanması, üçüncü cemreyle ekim hazırlıklarının tamamlanması gerektiğine inanılmıştır.
Anadolu’da “cemre düştü” ifadesi, sadece havanın ısınmasını değil, aynı zamanda hareketin başlamasını, kış rehavetinin sona ermesini de ifade eder. Yaşlılar, gençlere “Cemre düştü, artık oturmak yok!” diyerek doğanın ritmine ayak uydurmalarını öğütler.
Cemrenin Günümüzdeki Yeri ve Önemi
Modern dünyada doğayla olan bağımız eskisi kadar güçlü olmayabilir. Şehirleşme, teknolojik ilerlemeler ve modern yaşamın temposu, insanları doğanın döngülerinden koparmış durumda. Ancak cemre, hâlâ kültürel belleğimizde yerini koruyan önemli bir kavramdır.
Cemreyi yalnızca hava sıcaklığının artışı olarak görmek yerine, insanın doğayla ve kendi iç dünyasıyla kurduğu ilişkiyi hatırlatan bir metafor olarak değerlendirmek gerekir. Her yıl Şubat ayının son günlerinde cemre düştüğünde, doğa uyanmaya başlar. Ağaçlar tomurcuklanır, nehirler çözülür ve bahar rüzgârları esmeye başlar.
Cemre, sadece bir sıcaklık değişimi değildir. Cemre, bir hatırlatmadır. Doğanın, hayatın, değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz olduğunu anlatan, insanın da bu döngünün bir parçası olduğunu fısıldayan kadim bir bilgidir.
İlk cemre düştüğünde belki de bir an durup bunu düşünmek gerekir: Doğa uyanırken, biz de kendi içimizde bir bahar başlatabiliyor muyuz?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bandırma Haber
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Bent ÖNOK Araştırmacı Yazar
Cemre: Doğanın ve Ruhun Uyanışı
Cemre: Doğanın ve Ruhun Uyanışı
Bazen bir şeyin anlamını biliriz de sorulduğu zaman açıklamakta zorlanırız. Tıpkı cemre gibi… Sözlükler en çok böylesi durumlar içindir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü, cemre için “Şubat ayında birer hafta arayla havada, suda ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi” der. Ancak her tanım biraz eksiktir ve biraz da tahrifat içerir. Biz yine de sözlük tanımından yola çıkalım.
İlk cemre 20 Şubat’ta havaya düşer, ikincisi 27 Şubat’ta suya, sonuncusu ise 6 Mart’ta (artık yıllarda 5 Mart’ta) toprağa düşer. “Düşer” diyoruz ama gören yoktur, düşen bir şey de yoktur aslında. Bu bir inanıştır ama sanıldığı gibi boş ve anlamsız bir inanış değildir. Arkasında insanlık tarihinin tecrübeleri ve gözlemleri vardır. Nasıl mı?
İstatistiki verilere göre, cemrenin düştüğüne inanılan günlerde hava sıcaklığının mevsim normallerinin üstüne çıktığı görülmüştür. Üstelik cemreler arasındaki günlerde sıcaklık dalgalanmaları yaşanır. Günlük konuşmalarımızda sıkça geçen “Cemre düştü ama hava daha da soğudu” yargısı da -%84 ihtimalle- bu yüzden doğrudur.
Cemrenin tarihi, sosyolojik ve felsefi boyutları vardır. “Cemre” kelimesi Arapçada ateşli kömür parçası, yani kor anlamına gelir. Havayı ısıtan da zaten bu ateştir. Cemrelerin düştüğü yerleri sıraladığımızda, ateş, hava, su ve toprak dörtlüsünü elde ederiz. Felsefede bu dörtlüye “anâsır-ı erbaa” yani dört unsur denir. Bazı filozoflara göre kâinattaki her şey bu dört unsurdan türemiştir.
Yunus Emre bu düşünceyi şiirlerinde şöyle anlatır:
“Ateş, su, toprak ve yele söyledi.
Getirdi toprağı çekip besmele,
Kendi de hazırdı orda heybetle.
Toprakla sudan yaratıp bir cisim,
Verdi bu cisme Âdem diye isim!”
Bu felsefi düşünce, İslam dünyasına Türkistanlı Farabi ile girmiştir. Farabi, Aristoteles’in görüşlerini savunduğu için “muallim-i sani” yani ikinci öğretmen olarak anılmıştır. Cemrenin metafizik yorumları, aslında materyalizmin de çıkış noktasıdır. Antik Yunan’da Empedokles, maddenin dört temel unsurdan (ateş, hava, su, toprak) türediğini ileri sürmüştür. Bu düşünce insanlığı atom fikrine kadar götürmüştür.
Cemrenin Ruhsal ve Psikolojik Etkisi
Cemre, sadece doğanın fiziksel uyanışı değil, insan ruhunun da kış uykusundan uyanışı olarak görülebilir. Baharın gelişiyle doğada meydana gelen değişimler, insan psikolojisini de etkiler. Kış aylarının kasveti, durağanlığı ve soğukluğu, insan ruhunda bir içe kapanıklık yaratırken, cemrenin düşmesiyle birlikte bu ruh halinin yerini hareket, coşku ve yenilenme alır.
İlk cemre düştüğünde umut kıpırdanmaya başlar. Artık karlar eriyecek, güneş kendini daha çok gösterecek ve toprak tekrar canlanacaktır. Cemrenin ikinci evresinde suya düşmesi, içsel arınmayı, ruhun berraklaşmasını simgeler. Son cemre ise toprağa düşerek, insanın yeniden doğayla bütünleşmesini ve hayatın döngüsüne katılmasını hatırlatır.
Psikolojide mevsim değişikliklerinin insan üzerindeki etkisi uzun yıllardır incelenmektedir. Baharın yaklaşmasıyla birlikte insanların ruh halinde belirgin bir iyileşme gözlemlenmiştir. Günlerin uzaması, güneş ışığının artması ve hava sıcaklığının yükselmesi, vücuttaki serotonin ve dopamin seviyelerini artırarak mutluluk hissini pekiştirir. Cemre, bu psikolojik sürecin halk bilgisine dönüşmüş en eski anlatılarından biridir.
Cemrenin Mitolojideki Yansımaları
Doğanın canlanışıyla ilişkilendirilen cemre, birçok mitolojik anlatının da temelini oluşturur. Türk ve Altay mitolojilerinde baharın gelişi kutsal bir olay olarak kabul edilir. Nevruz, Hıdırellez gibi baharı müjdeleyen günler, cemrenin doğadaki etkilerinin toplumsal karşılıklarıdır.
Orta Asya Türklerinde baharın gelişi, gökyüzünde iki büyük ilahın mücadelesiyle açıklanır. Soğuk ve karanlık kış ilahı, baharın gelişiyle birlikte geri çekilir ve güneşin gücünü simgeleyen sıcaklık ve bereket tanrıları dünyaya hâkim olmaya başlar. Cemre, bu dönüşümün doğadaki ilk işareti olarak kabul edilir.
Yunan mitolojisinde ise baharın gelişi, bereket tanrıçası Demeter ile kızı Persephone’nin hikâyesi üzerinden anlatılır. Persephone, yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırıldığında, Demeter yeryüzünü terk eder ve doğa kuraklaşır. Ancak Persephone’nin yeryüzüne geri döndüğü gün, baharın başladığı gün olarak kabul edilir. Cemrenin düşmesiyle baharın gelişinin kutlanması, bu tür mitolojik anlatılarla paralellik gösterir.
Cemre ve Halk Takvimi
Halk kültüründe cemre, yalnızca hava sıcaklığındaki değişimi anlatan bir kavram değildir. Aynı zamanda tarımsal faaliyetler ve günlük yaşam için de bir kılavuz işlevi görür.
Eski Türkler, mevsimleri ve hava olaylarını gözlemleyerek halk takvimlerini oluşturmuşlardır. Cemre, bu takvimin önemli göstergelerinden biridir. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada, ilk cemrenin düşmesiyle birlikte hayvanların ahırlardan çıkarılması, ikinci cemreyle tarla işlerine başlanması, üçüncü cemreyle ekim hazırlıklarının tamamlanması gerektiğine inanılmıştır.
Anadolu’da “cemre düştü” ifadesi, sadece havanın ısınmasını değil, aynı zamanda hareketin başlamasını, kış rehavetinin sona ermesini de ifade eder. Yaşlılar, gençlere “Cemre düştü, artık oturmak yok!” diyerek doğanın ritmine ayak uydurmalarını öğütler.
Cemrenin Günümüzdeki Yeri ve Önemi
Modern dünyada doğayla olan bağımız eskisi kadar güçlü olmayabilir. Şehirleşme, teknolojik ilerlemeler ve modern yaşamın temposu, insanları doğanın döngülerinden koparmış durumda. Ancak cemre, hâlâ kültürel belleğimizde yerini koruyan önemli bir kavramdır.
Cemreyi yalnızca hava sıcaklığının artışı olarak görmek yerine, insanın doğayla ve kendi iç dünyasıyla kurduğu ilişkiyi hatırlatan bir metafor olarak değerlendirmek gerekir. Her yıl Şubat ayının son günlerinde cemre düştüğünde, doğa uyanmaya başlar. Ağaçlar tomurcuklanır, nehirler çözülür ve bahar rüzgârları esmeye başlar.
Cemre, sadece bir sıcaklık değişimi değildir. Cemre, bir hatırlatmadır. Doğanın, hayatın, değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz olduğunu anlatan, insanın da bu döngünün bir parçası olduğunu fısıldayan kadim bir bilgidir.
İlk cemre düştüğünde belki de bir an durup bunu düşünmek gerekir: Doğa uyanırken, biz de kendi içimizde bir bahar başlatabiliyor muyuz?