Artık Türkiye’de ölümler bedava oldu. İnsanlar, çok paralar harcayıp tatillere gidiyor, lüks araçlar alıyor, astronomik bedellerle evlere sahip oluyor. Ama ne oluyor? Yani neyin karşılığını alıyorsun? Bu kadar para harcadığın hayat, bedava ölümle dönüyor. Yangınlar, sel baskınları, heyelanlar, depremler… Hepsi gelip buluyor. Hükümet 23 yıldır bu işin çarelerini bulamamış. Hep aynı vaatler, aynı hatalar… İnsanlar lüks içinde yaşadığını sanıyor, ama her felakette canlarını kaybediyorlar.
2018’de Çorlu’da tren faciası yaşandı, 25 kişi öldü, 300’den fazla insan yaralandı. Ne olmuştu? Yıllardır bakımı yapılmayan demiryolu hattı, yağmurla birlikte çökmüştü. Meteoroloji uyarı yapmış, ama kimse dinlememiş. Kimse hatları kontrol etmemiş. Altyapı sıfır, sadece modernleşme adı altında görünüşe bakılmış. Denetimsizlik bu ülkenin başına bela olmuş. İnsanlar, güvenli bir ulaşım beklerken, canlarıyla ödedi.
Kartalkaya’daki otel yangını, insan hayatının ne kadar değersiz olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Yangın anında, otelin yangın merdivenleri kilitliydi, acil çıkışlar ya kilitliydi ya da yanlış yerlerdeydi. İnsanlar camlardan çıkmaya çalıştı, çarşaf bağlayıp aşağı inmeye çabaladılar. Yangın söndürme sistemi zaten yoktu. Otel yönetimi bu kadar önemli bir konuda hiç önlem almamıştı. Burası lüks otel ama, yangın güvenliği sıfır. Sonuçta insanlar can verdi, çünkü otel sahipleri para peşindeydi, güvenlik umurunda değildi.
Türkiye deprem kuşağında bir ülke, ama hâlâ binalar depreme dayanıklı yapılmıyor. Kahramanmaraş’taki depremler, binaların bir çırpıda yıkılmasına sebep oldu. Deprem yönetmeliği diyor, “bina sağlam olacak” ama ne oldu? Lüks diye aldığın daire, birkaç saniyelik bir sarsıntıyla mezara dönüyor. Yıllardır toplanan deprem vergileri ne oldu? Halk için mi kullanıldı? Tabii ki hayır. Beton para kazanmak için dökülüyor, ama halkın hayatı ikinci planda. Kentsel dönüşüm de sadece “rant” için yapılıyor, binaların sağlamlığı, güvenliği umurunda değil.
Sel felaketlerinin nedeni de aynı: Betonlaşma. Dere yataklarına, tarım alanlarına inşaat yapıldığı için her yağmurda felaket yaşanıyor. Bozkurt’taki sel, betonlaşmanın ve doğanın tahrip edilmesinin sonucuydu. Yağmur bir felakete dönüşüyor. Artık her yağmurda insanlar ölüyor, evler yıkılıyor. Doğaya verdiğimiz zararın bedelini canlarımızla ödüyoruz. Yollar, binalar her şey beton olmuş ama altyapı sıfır. Bu kadar beton dökmek, şehirlere nefes aldırmıyor. Doğal afetler kaçınılmaz hale geliyor.
Trafikte de aynı sorunlar var. Yollar yapılıyor ama hiçbir güvenlik önlemi yok. Otoyollar çökmüş, köprülerin alt yapısı sağlam değil, sinyalizasyon eksik. Her gün kaza, her gün can kaybı. Hükümet yeni projelere övünüyor ama ulaşım sistemi çökmüş. Ne kadar paralar harcandı, ama halk yine güvenli bir ulaşım bulamıyor. İşte bu yüzden yollarımız, trafik sistemimiz bir felaket.
Hükümet 23 yıldır yönetiyor, peki ne oldu? Deprem vergisi toplandı ama bu paralar nerede? Kimseye faydası oldu mu? Altyapı mı güçlendirildi, halk için güvenlik mi sağlandı? Hayır. Sadece lafla halk oyalandı. Her doğal afet geldiğinde aynı acılar yaşandı, ama hiçbir ders alınmadı. Doğal afetlere karşı önlem almak yerine, sadece rant peşinde koşuldu. Doğayı tahrip edip, halkın güvenliğini göz ardı etmek bu ülkenin başına bela oldu.
Hayat Pahalı, Ölüm Bedava
Bugün Türkiye’de hayat çok pahalı ama ölüm bedava. İnsanlar paralarını dökerek tatil yapıyor, evler alıyor ama güvenli bir yaşam bulamıyor. Bir yangın, bir deprem, bir sel geldiğinde herkes can veriyor. Hükümetin ihmalleri ve plansız politikaları yüzünden, bu felaketler kaçınılmaz hâle geliyor. Bu düzen değişmediği sürece, her felaket yeni bir trajedi olarak kayıtlara geçecek.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Bent ÖNOK Araştırmacı Yazar
Türkiyede Hayat Lüks Ölmek Bedava.
Artık Türkiye’de ölümler bedava oldu. İnsanlar, çok paralar harcayıp tatillere gidiyor, lüks araçlar alıyor, astronomik bedellerle evlere sahip oluyor. Ama ne oluyor? Yani neyin karşılığını alıyorsun? Bu kadar para harcadığın hayat, bedava ölümle dönüyor. Yangınlar, sel baskınları, heyelanlar, depremler… Hepsi gelip buluyor. Hükümet 23 yıldır bu işin çarelerini bulamamış. Hep aynı vaatler, aynı hatalar… İnsanlar lüks içinde yaşadığını sanıyor, ama her felakette canlarını kaybediyorlar.
2018’de Çorlu’da tren faciası yaşandı, 25 kişi öldü, 300’den fazla insan yaralandı. Ne olmuştu? Yıllardır bakımı yapılmayan demiryolu hattı, yağmurla birlikte çökmüştü. Meteoroloji uyarı yapmış, ama kimse dinlememiş. Kimse hatları kontrol etmemiş. Altyapı sıfır, sadece modernleşme adı altında görünüşe bakılmış. Denetimsizlik bu ülkenin başına bela olmuş. İnsanlar, güvenli bir ulaşım beklerken, canlarıyla ödedi.
Kartalkaya’daki otel yangını, insan hayatının ne kadar değersiz olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Yangın anında, otelin yangın merdivenleri kilitliydi, acil çıkışlar ya kilitliydi ya da yanlış yerlerdeydi. İnsanlar camlardan çıkmaya çalıştı, çarşaf bağlayıp aşağı inmeye çabaladılar. Yangın söndürme sistemi zaten yoktu. Otel yönetimi bu kadar önemli bir konuda hiç önlem almamıştı. Burası lüks otel ama, yangın güvenliği sıfır. Sonuçta insanlar can verdi, çünkü otel sahipleri para peşindeydi, güvenlik umurunda değildi.
Türkiye deprem kuşağında bir ülke, ama hâlâ binalar depreme dayanıklı yapılmıyor. Kahramanmaraş’taki depremler, binaların bir çırpıda yıkılmasına sebep oldu. Deprem yönetmeliği diyor, “bina sağlam olacak” ama ne oldu? Lüks diye aldığın daire, birkaç saniyelik bir sarsıntıyla mezara dönüyor. Yıllardır toplanan deprem vergileri ne oldu? Halk için mi kullanıldı? Tabii ki hayır. Beton para kazanmak için dökülüyor, ama halkın hayatı ikinci planda. Kentsel dönüşüm de sadece “rant” için yapılıyor, binaların sağlamlığı, güvenliği umurunda değil.
Sel felaketlerinin nedeni de aynı: Betonlaşma. Dere yataklarına, tarım alanlarına inşaat yapıldığı için her yağmurda felaket yaşanıyor. Bozkurt’taki sel, betonlaşmanın ve doğanın tahrip edilmesinin sonucuydu. Yağmur bir felakete dönüşüyor. Artık her yağmurda insanlar ölüyor, evler yıkılıyor. Doğaya verdiğimiz zararın bedelini canlarımızla ödüyoruz. Yollar, binalar her şey beton olmuş ama altyapı sıfır. Bu kadar beton dökmek, şehirlere nefes aldırmıyor. Doğal afetler kaçınılmaz hale geliyor.
Trafikte de aynı sorunlar var. Yollar yapılıyor ama hiçbir güvenlik önlemi yok. Otoyollar çökmüş, köprülerin alt yapısı sağlam değil, sinyalizasyon eksik. Her gün kaza, her gün can kaybı. Hükümet yeni projelere övünüyor ama ulaşım sistemi çökmüş. Ne kadar paralar harcandı, ama halk yine güvenli bir ulaşım bulamıyor. İşte bu yüzden yollarımız, trafik sistemimiz bir felaket.
Hükümet 23 yıldır yönetiyor, peki ne oldu? Deprem vergisi toplandı ama bu paralar nerede? Kimseye faydası oldu mu? Altyapı mı güçlendirildi, halk için güvenlik mi sağlandı? Hayır. Sadece lafla halk oyalandı. Her doğal afet geldiğinde aynı acılar yaşandı, ama hiçbir ders alınmadı. Doğal afetlere karşı önlem almak yerine, sadece rant peşinde koşuldu. Doğayı tahrip edip, halkın güvenliğini göz ardı etmek bu ülkenin başına bela oldu.
Hayat Pahalı, Ölüm Bedava
Bugün Türkiye’de hayat çok pahalı ama ölüm bedava. İnsanlar paralarını dökerek tatil yapıyor, evler alıyor ama güvenli bir yaşam bulamıyor. Bir yangın, bir deprem, bir sel geldiğinde herkes can veriyor. Hükümetin ihmalleri ve plansız politikaları yüzünden, bu felaketler kaçınılmaz hâle geliyor. Bu düzen değişmediği sürece, her felaket yeni bir trajedi olarak kayıtlara geçecek.